Herkesin kendi sözcükleri var kimi zaman anlatmaya yetmeyen,
Ve herkesin kendi öyküsü var anlatmakla bitmeyen,
Yaşadıkça sızlatan,
“Herkes korktuğu bir şeyden kaçıyor hayatı boyunca; kimi tutuklu kalacağı bir aşktan, kimi ayrılmaktan, kimi doğduğu yerden, kimi yalnızlıktan...
Kimse, bir hikâye yarım kalırsa ne olur diye merak etmiyor;
Kimse arkasında bıraktığına ne olacağını düşünmüyor giderken,
Ve kimse birini yarı yolda bırakana dönüp bir şey söylemiyor,suçlamıyor onu...
Çünkü herkesin ardında bıraktığı bir suç var mutlaka...
Herkesin bir yarımı duruyor arkada,
Hikayenin başında ‘’Öbür yarım’’ derken ‘yarım kalan 'olarak değişiyor ifadeler,
Birbirine değmeden koşanları izlerken,
‘gitmek herkesin hakkı da, giden herkes haklı mı’ diye soruyor insan içinden.
Herkes kendi hikayesine başlarken,’ateş düştüğü yeri yakar mantığıyla’ kendine yetecek kadar merhemle çıkıyor yola,
Kimsenin kimseye merhem olacak hali yok.
Ve gidenler,yollarını kaybettikleri bir gün,
Kırdıkları kalplerin kırklarının dönerken ayaklarına batacağını bile bile,
Dönmeye niyetlendiklerinde,sadece masum görülebilme ihtimalini seviyor,
Bir vicdan taşıdıkları ve günahkar sayılmadıkları ithtimalini,
Ya seninki si hangisi
Hep aynı başlayan hikayelerin
Sendeki sonu ne?
Senin hikayenin maktülü kim katili kim?
Onu ilk gördüğünde katilinle karşılaşmanın paniğiyle,bir köşeye saklanıp derin derin nefes aldın mı?
Yoksa aslında sen yarım bırakan katillerden misin?
Yarım bıraktıklarınız arkanızdan ağlar" derdi annelerimiz biz daha çocukken,
Hep annelerinin sözünü dinlemeyen, çocuklara aşık olduğumuz için mi ağlıyoruz??.
Haydi sen de kendi hikayeni anlat bana,
Haydi yarımlarımızı paylaşalım beraber bu akşam,
Bir bütün etmeyeceğini bile bile……