Kimi günlerin çıkıp geliverişinde kalbi yerinden oynatan bir tekinsizlik vardır,ama sen o anda hissedemezsin bunu ;
Yakalarını bin bir zahmet bir araya getirdiğin düzenine, parmağının ucunda durup kollarını oynatarak güç bela tutturduğun dengene meydan okuyan, yetinmeye karar verdiğin bir huzurlu hayatı tehdit eden,tekinsiz bir gün gelmektedir usul usul.
Başka bir yere değil, bir serüvene hiç değil; o gün seni kendine çağırır.
Bu günün gecesi, kalbinin Alkatras’ında bitecektir!
Seni, kendine, ta kendine çağıran şeylerde, hayatını yalanlayan, büyük bir yalanı ortaya çıkaracağı için seni müthiş korkutan bir şeyler vardır, tekinsiz şeyler...
Çok sarhoşken ve yalnızken aynaya bakıp yaşlandığını düşünmek kadar ürkütücüdür gelen,bilirsin.
Tekinsiz bir günün davetine icabet edersen eğer (ki buna mecbursundur), bir gecede bütün yaşanmışlıkların sıfırlanacak ve senden geriye bir tek sen kalacaktır.
Yanında yörende hesaplayarak biriktirdiğin ve "hayatım" diye adlandırdığın ne varsa bir nefeste süpürülecektir.
Oysa aslında biliyorsundur:
güzel şeylerin geldiğinde bir gün gideceğini,doğumun ölüme doğru ilk adım olduğunu,
ve en mutlu olduğun zamanların sonunda ağlanacağını...
Ve korkuyla arada bir kabuslarında görüyorsundur bu işin bir yerde patlayacağını,
"Ailem" dediğin, "gelecek" dediğin bütün o şeylerin kollarına, bacaklarına, ensene ince ipliklerle teyellendiğini, en zayıf yerlere çift dikiş atıldığını,bir gün kendine dönme zamanının geleceğini ve o bir gün hayatta tek başına kalacağını,ve o tekinsiz geceden sabaha çıkabilirlersen eğer, tek kişilik bir oyuna hazırlayacağını kendini...
Gidenin içinden eksildiği anları,mekanları,insanları görmezden gelerek,
‘’Tüh tüh ,vah vah nasıl böyle oldu?’’ sorusuyla başlayan bütün konuşmaları yok sayarak,bir süre her şeye,herkese boş bakarak,sana acıyarak bakan gözleri görmezden gelerek,
gidene,anlatılamamış hikayelere,yaşanamamış gelecek günlere,yolun ortasında dönülen bir yola,tam karşıya geçerken bırakılmış bir ele veda edip,omuzların düşük,kalbinde sönmeyen bir yangınla,bu defa gerçekten de tek başına bilinmeyen bir geleceğe doğru yola çıkarsın,
her sabah yaşadıklarının bir kabus olduğunu düşünerek uyanırsın.
Önce dizlerinin üzerine kalkmak için gayret edersin,sonra ayağa kalkabileceğin günleri beklersin.
Hoş 9 yıl önce de yaşamışsındır sen bunu,2 yıl önce tekrar açtığın aynı toprağın altına 9 yıl önce de canının öbür yarısını gömmüşsündür...
Bundan sonra her hatırada,her konuşmada durmadan için yanar.
İnsan içi çok yandığı için her saniye burnunda yanık kokusuyla yaşamaya devam edebilir mi?
Edermiş,öğrenirsin...