Yıllardır derme çatma bir kulübenin içinde bekliyordu,
Dört mevsim yedi renkte geçerken kapının önünden,
O hep yırtık perdeleri sımsıkı kapalı kulübede,elleri hep yüreğinde……
O pencerenin dışında ömür buyunca ertelenenler,
beklenip de gelmeyenler,ruha dokunan ezgiler pürtelaş nefes alıyordu….
onunsa cebinde paslanmaya yüz tutmuş anahtar,
kurulu saat durmaksızın cepten yiyordu.
Camdan bakıyor ve sadece bekliyordu derme çatma kulübesinde,
İçinde herkesin yaralarına merhem olan bir tabibin,kendi söküğünü dikemeyen terzinin hüznüyle……
Ve bir gün anladı,
Yalnızca kendinin açabileceği bir kapının arkasında,
Elinde yalnız ona ait olan bir kilitle,
ona hiç ait olmayan bir ‘’o’’nu beklemişti….
Hep başkalarını mutlu etmek için yaşarken,kendini ıskalamıştı,
Anladı,
Yollar aşınmış,kilit paslanmış,perdenin arkasından bakan gözler torbalanmış,
Ve beklenen hiç gelmemişti……
Cebindeki paslı anahtarı çıkardı,açtı kilitli kapıyı,çıktı dışarı…….
Temele bir dinamit koyup,geçmiş yıkılırken uzun bir yola çıktı,
Ağır ağır yürürken,
hep kendinde olduğunu sanırken,kendinde olmadığını anlamak,
yarım yaşantılardan arta kalan olmak gücüne gidiyor,
elindeki paslı anahtar avucuna batıyordu………