27 Temmuz 2011 Çarşamba

PREMATÜRE AŞKLAR......



Ben  prematüre doğmuşum...

Tıpkı cezasını doldurmayı bekleyemeyip, sabırla tünelini kazan bir mahkum gibi, firar edivermişim annemin rahminden.
Cenin aklımla neleri düşünüyordum o anda, bunları bilmem mümkün değil,(ama yine  bir şeyler düşündüğümden kesin eminim...)
''Tamam demişim'' herhalde''bu kadar yeter''(ki hayatta ipleri kendi kontrolümde olmayan herhangibir şeyi beklemekten hep nefret etmişimdir) ve öylesine apar topar,hatta bir kolu sakat dünyaya gelmişim...
(Bu arada annemin hamileyken 2 kere karın üstü düşmesi de kafa sakatlıklarımın izahıdır)
Öylesine,hayatımda da hep olduğu gibi ,her anı kontrollü,hep bir yerlere yetişme,hep bir şeyleri kaçırma telaşındaki,2 kilo 100 gram bir canlı......
Kendimi yeteri kadar güçlü, olmuş sanıyordum belki de.
Kendi başıma sorunsuz nefes alacağımı, hayatla baş edebileceğimi, yüzüme doğru eğilen suretlerdeki “hoş geldin” gülümsemelerine, küçük bir ağlamayla yanıt vereceğimi düşünüyordum bence.
Her zaman boyumdan büyük işlere kalkışmamın nedeni burada gizli olsa gerek: doğduğum anda...
Sonuçta,  olması gereken kilodan en az 1 kilo 400 gram eksikle başlayan bir firari, hayata kaçtığında bunları yapamıyor tabii ki…
Yakınların endişeli bakışları ve uzaklardan her nedense gelmiş kem gözlü kadınların “çok yaşamaz” fısıltıları arasında küveze alınmışım.
Beklenilenden az, sadece üç gün kalmışım küvezde.Kolum da sakat kalmaktan kurtulmuş kısa sürede.
(Ki,sol kolumu eski Osmanlı kadını babaannem'e ve onun saf zeytinyağlı formüllerine borçluyum.)
Sonra, düşünü kurduğum özgürlüğe ve annemin sütüne kavuşmuşum.
Doktorlar, reflekslerim çok güçlü olduğu için hayatta kaldığımı söylemişler.
Bazen, annemle ya da yakın akrabalarımla konuştuğumda, ilk anların çok umutsuz olduğunu söylüyorlar.
Maymun yavrusu şeklinde dünyaya gelen bir yaratığa ,bazı tanıdıklar bir süre beklemişler “maaşallah” altınlarını takmak için, ne olur ne olmaz olmaz diye…
Ev ziyaretinden giderken de''Yazık,ilk çocukları ama çok yaşamaz''kehanetini de yapıştırmışlar ''Nostradamus'la rekabete girerek...
Biraz kem gözlü kadınlara inat, biraz da hayata ayıp etmeyeyim diye yaşamayı becerdim sanırım,
Hayat beni şikayet etmesin diye…
Bazı aşklar da  prematüre bebeklere benzerler,
Çünkü prematüre doğarlar.
Dokuz ay on günde sağlıklı doğabilecek bir bebek, vaktinden önce dünyaya kavuştuğunda yaşamayabilir ya da sakat kalabilir eğer yeterince inatcı ve güçlü değilse......
Bazen bu durum önceden öngörülebilir.
O zaman, siz ne kadar üzülürseniz üzülün doktorlar size kürtajı önerirler.
Sağlıklı bir bebek isitiyorsanız eğer, bu riske girilmez.
Hatta, kimi zaman prematüre bebek sizin hayatınızı bile tehdit eder,sizin yaşamda kalmanız için, onun alınması şarttır.
Benimki gibi mucize kabilinden bebeklere çok rastlamaz tıp bilimi ve ben istatistiklerdeki çok küçük bir yüzdeyimdir sadece…
O yüzden, istisnayımdır, tıpkı bazı aşklar gibi…
Evet,bazı aşkların prematüre olacağı baştan bilinir ve istatistiklerdeki küçük bir rakam için riske girilmez…
Bazen bazı aşklar,istisna olmalarına,hiç istememenize rağmen kürtaja kurban giderler.........

(Not=Yazımda canım Dostum,Taylan Sezginer'in  bir yazısından esinlenme vardır.......)

İzleyiciler

Blog Arşivi